28 Kasım 2014 Cuma

ASIRLIK ‘DÜĞMELİ EVLER’ RESTORE EDİLİYOR

Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı Ormana Mahallesi’nde bulunan ve harç, çivi kullanılmadan yapılmaları nedeniyle "Düğmeli" olarak adlandırılan tarihi evlerin koruma altına alınırken, restorasyonu tamamlananlar ise turizme kazandırılıyor.





Ormana Mahallesi'ndeki düğmeli evler taşla ahşabın uyumlu birlikteliğiyle asırlardır zamana meydan okuyor. Koruma altına alınan geleneksel "Düğmeli" evleriyle bir tarih müzesi niteliği taşıyan mahallenin "Safranbolu’nun Akdeniz versiyonu" olması hedefleniyor.

HARÇ VE ÇİVİ YOK
Kültür ve Turizm Bakanlığının, bölgeyi 2005 yılında kentsel sit alanı ve alternatif turizm merkezi ilan etmesi ile 150 Ormana evi tespiti edilirken, 49'u ise koruma altına alındı. Osmanlı mimarisinin hakim olduğu evlerin tarihi 100-300 yıl arasında değişiklik gösterirken, yöre mimarisinin Karamanoğulları Beyliğinden miras kaldığı düşünülüyor. 

İLK EV HİZMETE SUNULDU
Harç ve çivi kullanılmadan, yörede bol bulunan kalker taşından örülen taş duvarlar ile yüzlerce yıl çürümeyen katran, ardıç veya andız ağacı kerestesi kullanılarak, yapılarının içi saman katılmış ak toprak ile sıvanan iki katlı ahşap "Düğmeli" evleri turizme kazandırmayı hedefleyen Ormana Aktif Kültürel ve Yöresel Kültür Turizmi A.Ş. ve Abdullah Nevzat Özgüven Vakfı Başkanı iş adamı Aydın Özgüven, ilk kez "Düğmeli" evi restore ederek turistlerin hizmetine sunduklarını kaydetti.

AKDENİZ’İN SAFRANBOLU’SU OLACAK
İki düğmeli evin daha restorasyonunun yapıldığını ve bu evlerin butik otel olarak turizmin hizmetinde olacağını dile getiren Özgüven, "Ormana’da turizm faaliyetlerini geliştirmek istiyoruz. Bizim takipçilerimiz de olacak. Ormana’nın Akdeniz’de bir Safranbolu olmasını hedefliyoruz" dedi.

200 YILLIK AĞAÇTA BOZULMA YOK
Düğmeli evlerin yaklaşık 150-200 yıl önce yapıldığını işaret eden Özgüven, "Hiç harç kullanılmadan, sedir ağacı ve taş duvarları ile ana binanın gövdesi yapılmıştır. Binanın içindeki öğelerde tamamen sedir ağacı kullanılmış. Biz de şimdi sedir ağacı kullanıyoruz. 200 önce binada kullanılan sedir ağacı aynı sağlamlıkta. Hiçbir bozulma yok. Eve girdiğiniz zaman aldığınız koku senelerce devam ediyor. Her odada banyo ilave ediyoruz. Büyün bu işlemleri Antalya Koruma Kurulu'ndan alınan izinle yapılıyor" diye konuştu.

ÖZEL İZİNLE RESTORE EDİLİYOR
Düğmeli evlerin hepsinin koruma altında olduğunu vurgulayan Özgüven, "Ormana’da tescilli 49 tane bina var. Bir o kadarda geleneksel yapı var. Bugün koruma altındaki yapılara izin almadan müdahale edilemiyor. Geleneksel yapılarda izne tabi. Geleneksel yapıların içinde düzenleme yapılırken, tescillilerin içindeki düzenleme bile izinle yapılmak zorundadır. Bu evlerin restorasyonunda yerli usta ve yerli malzemeler kullanıyoruz. Onun içinde binalar orijinaline sadık kalınarak restore ediliyor" ifadelerini kullandı.

KÜLTÜR TURİZMİ
Düğmeli evlerden birini restore ederek restoran ve otel şeklinde turizme açtıklarını aktaran Özgüven, "Şu an günü birlik turist getiriyoruz. Nisan ayından beri yaklaşık 5 bin turist geldi. Kültür turizmi kapsamında turistleri Ormana’da ağılıyoruz. Ama 100 yatak kapasitesine çıkıp, yurt dışından direkt turistleri getirerek burada 15 gün ağırlayacağız. Kültür turizmi kapsamında gelecek yıl bu hedefe ulaşmayı planlıyoruz" dedi.

HAYAT VEREN USTALAR
Ormana’daki tarihi evlere hayat veren marangoz ustalarından Muhsin Bayındır ise 50’ye yakın düğmeli evi korumaya çalıştıklarını kaydetti. Baba mesleği olarak düğmeli evleri aslına uygun yeniden onardıklarını dile getiren Bayındır, geçmişe sahip çıkmaya çalıştıklarını söyledi.

NEDEN DÜĞMELİ DENİLİYOR?
Düğmeli evlerin iki kattan oluştuğunu ifade eden Bayındır, "Bu evlerin statiği demir yerine hatılla peştivanın bağlanmasından oluşur. Birbirine bağlanan çıkıntılar binanın güçlü şekilde durmasını sağlar.Bu duvardan dışarı doğru çıkıntılardan dolayı bu evlere düğmeli evler denilir" dedi.
Düğmeli evlerin yapımında Sedir(Katran) ağacının kullanıldığını vurgu yapan Bayındır, şunları söyledi:
"Yüzlerce yıl dayanıyor. Kuruyabildiği için yani hızlı kurutma olduğu için çürümüyor. Bu evler genelde dört odalıdır. Bu dört odada da dört ailenin kalabileceği şekilde planlanmıştır. Her oda bir ailenin ihtiyacın cevap verir. Odaların dışında ortada büyük bir sofa vardır. Burada düğün sünnet ve diğer büyük etkinliklerde kullanılmak üzere dizayn edilmiştir."

İKİ YILDA RESTORE EDİLİYOR
Düğmeli evlerin yüzde 70 oranında ahşap bir yapı olduğunu kaydeden Bayındır, "Fabrikasyon çalışma yapılamıyor. El emeği ile yapılıyor. O nedenle restorasyon zaman alıyor. İki katlı bir evin yapımı iki yılımızı alıyor. Bizden sonra bu evlerin restorasyonunu yapacak usta yok. Yetişmiş usta sıkıntısı var" şeklinde konuştu.

http://www.haberantalya.com/haber/15563-asirlik-dugmeli-evler-restore-ediliyor

Demir Kilise Ocak’ta ibadete açılıyor

Demir Kilise Ocak’ta ibadete açılıyor

‘Demir Kilise’ olarak bilinen Balat’taki Sveti Stefan Kilisesi’nin 2011’den bu yana süren restorasyonunda sonuna gelindi. Kilise’nin Ocak 2015’te ibadete açılması bekleniyor.



Fatih Balat’ta bulunan Bulgar Sveti Stefan Kilisesi’nin restorasyonu tamamlanmak üzere. Kilisenin yeni yılda ibadete açılması öngörülüyor. Demir Kilise olarak da bilinen Sveti Stefan Kilisesi, İl Özel İdaresi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ettiriliyor. Yaklaşık üç yıl önce İstanbul’daki Bulgar Vakfı Başkanı Vasil Liaze, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede, kilisenin restore edilmesi için destek istemişti. Erdoğan’ın talimatıyla çalışmalar yürüten İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İl Özel İdaresi’nin de desteğiyle 2011’de restorasyona başladı. Bu yılın Mayıs ayında, bütçe yetersizliği nedeniyle yarım kalan restorasyon, Büyükşehir Belediyesi’nin ek bütçesiyle yeniden başlatıldı. Restorasyonun bütçesi ise, 3 milyon lirayı aştı.
Kilise, dünyadaki tek Demir Kilise olarak biliniyor. Mimarlığını Osep Aznavur’un yaptığı kilise için toplam 500 ton ağırlığında demir dökülmüş ve sonradan bu parçalar, arazi üzerinde tek tek birleştirilmiş. Dökülmüş olan parçalar, Viyana’dan Tuna ve Boğazlar yoluyla gemilerle getirilmiş. Tarihi Demir Kilise’nin, 2015’in Ocak ayında ibadete açılması bekleniyor.

Kırklareli sırada

Öte yandan, Kültür ve Turizm Bakanlığı da Kırklareli’nin Koyunbaba Köyü’nde bulunan Bulgar Kilisesi’nin restore edilmesi için de çalışmalara başladı. 1870’te inşa edilen kilise, yaklaşık 40 yıldır kaderine terkedilmişti. Bakanlık, kilisenin korunması ve restore edilmesi için harekete geçti. Geçtiğimiz yıl kilisenin duvarları restore edilirken, yapının tamamının restorasyonu için de projelendirme çalışmaları sürüyor. Yaklaşık 800 bin lira harcanacak olan restorasyonla, kilisenin kültür evi olarak kullanılması planlanıyor. (Kaynak: Agos / Uygar Gültekin)
http://www.gazetevatan.com/demir-kilise-ocak-ta-ibadete-aciliyor-700716-gundem/

MARDİN KALESİ’NDEKİ RESTORASYON SÜRÜYOR




Son 50 yıldır sivillere kapatılarak askeri bölge ilan edilen 3 bin yıllık tarihi Mardin Kalesi’nde restorasyon, kazı ve güçlendirme çalışmaları sürüyor. Kalenin güçlendirme çalışmalarını dağcılar yaparken, yapılacak restorasyondan sonra halkın ziyaretine açılacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın turizme açılması talimatını verdiği tarihi Mardin Kalesi’nde restorasyon, kazı ve güçlendirme çalışmaları sürüyor. Kale, yapılacak restorasyondan sonra halkın ziyaretine açılacak. Soğuk savaş döneminde uzun yıllar NATObirliklerinin konuşlandığı ve sonra da Hava Radar Mevzi Komutanlığı hizmetine verilen 3 bin yıllık Mardin Kalesi’nin açılacak olması hem Mardin halkını hem de turistleri sevindirdi. Ancak NATO radarının ne olacağı konusunda henüz somut bir adım atılmış değil. Mardin Kalesi’nde yapılan restorasyon, kazı ve güçlendirme çalışmalarını yerinde inceleyen Vali Mustafa Taşkesen, Kale tarihinin Milattan öncesine kadar uzandığını ve birçok medeniyetin kaleyi kullandığını belirtti. Vali Mustafa Taşkesen, kalenin güçlendirilmesi, tarihi yapıların gün yüzüne çıkarılması ve seyir terası diye nitelendirilebilecek bu mevkiinin turizme kazandırılması için çalışmaların aralıksız sürdüğünü ifade etti. Kale güçlendirme çalışmaları için dağcılık eğitimli ekipler görevlendirildiğini belirten Vali Taşkesen, güçlendirme çalışmalarının oldukça meşakkatli olduğunu kaydederek, "Kalenin turizme kazandırılması UNESCO yolundaki Mardin’e artı bir değer katacak" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2010 yılında TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında, Mardin Kalesi için, "Size çarpıcı bir belge göstermek istiyorum. Tarih 5 Eylül 1792 yani 218 yıl öncesine ait bir belge dönemin padişahı Bağdat amirine talimat gönderiyor ve Mardin Kalesi’nin tamir edilmesini rica ediyor. Tam 218 senedir tamir edilmeyen kaleyi biz tamir etmeye başladık" demişti.
http://www.milliyet.com.tr/mardin-kalesi-ndeki-restorasyon-suruyor-mardin-yerelhaber-477542/

CUNDA’DA DESPOT’UN EVİ RESTORE EDİLİYOR



Balıkesir’in Ayvalık ilçesinin dünya ünlü cazibe merkezi Cunda Adası’nda kaderine terk edilen ’Despot’un Evi’ adıyla bilinen eski Çocuk Esirgeme Kurumu, restore edilerek turizme kazandırılacak.

Bir madencilik firmasının sahipleri olan İsmail, Ali ve Hakkı Polat kardeşler tarafından 23 Ekim 2014 tarihinde Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca açılan ihaleyle yap-işlet-devret modeliyle 49 yıllığına kiralanan Despot’un Evi, restore edilip butik otel olarak turizme kazandıracak. İhaleyi kazanan Polat kardeşlerin 3 milyon lira ihale bedeli karşılığında kiraladıkları Ayvalık’ın en önemli tarihi binalarından olan bina için ayrıca bakanlığa her yıl kardan da yüzde 1 pay ödeneceği öğrenildi.

İHA’ya açıklamalarda bulunan İsmail Polat, amaçlarının Despot’un Evi’ni aslına uygun olarak restore edip turizme kazandırmak olduğunu söyledi. İhaleyi kazandıklarını ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan resmi tebliğ beklediklerini ifade eden Polat, bakanlık tarafından resmi evrakın ellerine ulaşmasıyla hemen kolları sıvayarak, tarihi binanın restorasyonu için çalışmalara başlayacaklarını kaydetti.
Uyuşturucu ve alkoliklerin sığınağı olan tarihi yapının restore edilecek olması, Cundalı vatandaşlar tarafından ise memnuniyetle karşılandı.

DESPOT’UN EVİ’NİN RESTORASYONU KÖRDÜĞÜM HALİNE GELMİŞTİ
Yunanistan’dan Cunda’ya gelen despot tarafından 1862 yılında inşa edilen tarihi bina, 1877’de despotun hırsızlar tarafından öldürülmesinin ardından Osmanlı Devleti’nce satın alındı. Bir süre hükümet binası olarak kullanılan Despot’un Evi, 1921 yılında çocuk yurdu (o dönemki adıyla öksüz yurdu) olarak kullanıldı. 1980 yılında çocuk yurdunun yeni binasına taşınmasıyla Despot’un Evi kaderine terk edildi ve bugüne kadar boş kaldı. Zaman içerisinde bakımsızlık nedeniyle çatısı çöken ve harabeye dönen tarihi bina, 2010 yılında Ayvalık Mal Müdürlüğü bünyesindeki Milli emlak tarafından ihaleye çıkartıldı. 152 yıllık tarihi binanın 2010 yılında yap-işlet-Devret modeliyle yapılan ihalesine Ayvalık Sanayici İşadamları Turizm İnşaat A.Ş. adına Burhan Kılıçarslan, Ayvalık Gıda San. Tic. Ltd. Şti adına Ufuk Önel, özel kişi olarak da Zafer Doğanay ve Güven Ezer adlı girişimciler katıldı. 49 yıllık irtifak hakkı için yapılan ihalede gülen taraf, yıllık kira bedeli olarak 401 bin 100 TL karşılığında Güven Ezer adlı Cundalı bir otel işletmecisi oldu. İhaleyi kazanan Ezer, binayı çok sevdiği eşine armağan ettiğini belirtmesinin ardından bir yıllık ön hazırlık sözleşmesi imzalamasına rağmen restorasyon projesini hazırlayamayarak, ihale teminatını yaktı ve geri çekildi. Geçtiğimiz yıl Bakanlar Kurulu kararıyla Ayvalık’ın önemli tarihi simgelerinden biri olan bina Maliye Bakanlığı’ndan alınıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi
http://www.milliyet.com.tr/cunda-da-despot-un-evi-restore-ediliyor-balikesir-yerelhaber-475908/
.

TİKA'dan Önemli Tarihi Eser Projeleri

Birçok eseri harap olmaktan kurtaran Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansi (TİKA) Kosova’da bir çok tarihi eseri restore ettirerek önemli projelere imza attı.


Kosova’da bir çok tarihi eseri restore ettirerek, ayağa kaldıran Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), hayata geçirdiği projelerle, çok sayıda eseri harap olmaktan kurtardı.

TİKA, ecdat yadigarı olan tarihi eserlerin tekrar hayat bulmasına yönelik projelerine bir yenisini daha ekledi. Kültürel mirasın korunmasına büyük önem veren TİKA, Priştine’de en eski camilerden biri olan Osmanlı eseri “Yaşar Paşa” camiinin restorasyon çalışmalarını başlattı. Prişitine’de halk arasında Orta Cami olarak bilinen ve 1834 yılında inşa edilen Yaşar Paşa Camii’nin restorasyon çalışmaları hakkında İHA muhabirine bilgi veren TİKA Priştine Koordinatörü Eyüp Yavuz Ümütlü, TİKA’nın gerek Kosova, gerek Balkanlar’da , dünyada ise şu an 127 ülkede çok çeşitli, çok farklı sektörlerde projelerine devam ettiğini belirtti.

Restorasyonun da proje yürüttükleri önemli sektörlerden bir tanesi olduğunu kaydeden Ümütlü, bu kapsamda Yaşar Paşa Camii’nin restorasyonun da 2014 yılının yaz aylarında Ağustos sonu itibariyle başlamış olduğunu söyledi. Caminin öncelikli proje kapsamına alınmasının gerekçelerine değinen Eyüp Yavuz Ümütlü, “ Her şeyden önce Yaşar Paşa Cami’si Kosova’nın başkenti olan Priştine şehrinin merkezinde olan ve ibadete kapalı bir cami idi. Bununla birlikte çok ciddi statik problemleri olan bir camiydi, yıkılma tehlikesi bulunan bir cami idi. Böyle bir cami gerek yıkılma tehlikesinden dolayı hızlı müdahale edilmesi gerekmesinden, gerekse ibadete kapalı bir caminin faaliyete geçmesinde bir öncelik olmasından dolayı tabi ki de listemizde ön sırada yer alan bir camiydi. O sebeple de Yaşar Paşa Camisi’nin restorasyonuna başladık” şeklinde konuştu.


Projelendirme sürecinin haliyle uzun sürmesinin sebeplerini de açıklayan TİKA Priştine Koordinatörü Eyüp Yavuz Ümütlü şöyle konuştu: “Her şeyden önce restorasyon projeleri uzun süreli projelerdir.Çünkü bu 3 aşamalı bir şey. Rölöve, restitüsyon ve restorasyon dediğimiz yani bu işin ilk baştaki hali nasıldı, sonra bu süreç içerisinde hangi değişiklikler bu yapıya eklendi . Bununla birlikte restorasyona nasıl bir müdahale yapılması gerektiği konusunda 3 farklı proje yapılması gerekiyor.Bunlar da tabi tarihi araştırmalar , belgeler, dokümanlar gibi her cami için farklı olacak çeşitli araştırmalar gerektiren bir süreç”.

Projeyi kontrol eden restorasyon uzmanı yüksek mimar Fahrettin Emrah Köşgeroğlu da restorasyonun başlaması sırasında karşılaştıkları bazı sıkıntıları dile getirerek, karşılaştıkları sıkıntılardan bir tanesinin binanın yapısal durumunun projede göründüğünden biraz daha kötü durumda olmasını oluşturduğunu belirtti. “Açıkçası o biraz zorladı. Bir başka durum da tabi caminin iç süslemeleri oldukça özeldir.Özellikle bu kalem işleri. İyice korunmuş ve oldukça zengin bir örnek. Bu kadar zengin bir örnek bulmak Balkanlar’da çok zor açıkçası.Bunları da korumak için özel bir ilgi ve alaka gerektirir” şeklinde konuşan Köşgeroğlu, mümkün olduğu kadar özgünlüğünü bozmadan, özgünlüğü koruyacak şekilde detaylı çizilmiş bir çalışma gerektirdiğini söyledi.

Restorasyonu gerçekleştiren yüklenici firma temsilcisi Recep Peker de restorasyonda kullanılan malzemelerin Türkiye’den getirttiğini belirterek, “Burası için ayrıca uzman ekipler de Türkiye’den getirildi. Kalemgarlarımız , kurşuncularımız , taş ustalarımız onları da Türkiye’den getiriyoruz. Amaç Türkiye’ye yakışır bir şekilde eseri ortaya çıkarmak “ ifadesini kullandı.

Priştine Yaşar Paşa Camii restorasyon çalışmalarının Ağustos 2016 yılında tamamlanması öngörülüyor.


http://habermeydan.com/tikadan-onemli-tarihi-eser-projeleri/

Fotoğrafladığım yapıların yüzde 70'i artık yok

1960'tan beri İstanbul'u fotoğraflayan Reha Günay:

Fotoğrafladığım yapıların yüzde 70'i artık yok



Ömrünü ahşap yapıları fotoğraflamaya adayan Prof. Dr. Reha Günay, 1960 yılından bu yana İstanbul'da fotoğrafladığı binaların yüzde 70'nin yok olduğunu söyledi. Fotoğraflarını kitapta toplayan Günay, "İstanbul'da tarih yok edilip yağmalanıyor. Kahroluyorum. Eski İstanbul'dan söz etmek mümkün değil. Bugün şehrin imar planlarını mimarlar ya da planlama büroları değil, müteahhitler yapıyor. Bunun sıkıntısı giderek artacak. Bu şehirde yaşanmaz hale gelecek." dedi.
Yükselen gökdelenler ve beraberinde yok olan tarihi konutlar mimarların ve bilim adamlarının tepkisine yol açıyor. İşte o mimarlardan biri de Prof. Dr. Reha Günay. 1960 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden mezun olan Günay, İstanbul'da yaşanan hadiselere yaklaşık yarım asırdır şahit olan bilim insanlarından biri. Kentin hemen hemen her sokağından çektiği bir fotoğrafı var Günay'ın. Dört binin üzerinde fotoğraf çekmiş. Bu fotoğraflar arasından seçtiği yaklaşık 400 eseri 'İstanbul'un kaybolan ahşap konutları' isimli kitabında toplamış. Günay, yeni kitabı ve İstanbul'da tarihi yapıların geldiği son durumu Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) değerlendirdi.
Fotoğraf merakının üniversite yıllarından önce başladığını anlatan Günay, "İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde okudum. 1960 yılında bir fotoğraf makinem oldu. Amerikan Haberler Merkezi diye bir kütüphane vardı. Bu kütüphaneye fotoğraf dergileri gelirdi. Oraya devam etmeye başladım. Oradan kitap dergi alır okurdum. 1955'te 6-7 Eylül olaylarından sonra Türkiye'de hiçbir ithalat yapılmıyordu. Film bile yoktu. Fotoğraf makinesi gelmiyordu. Türk sanayi de o yıllarda başladı zaten. 1960'ta bir rahatlama oldu. İlk fotoğraf makinemi aldım. Okulda aldığımız eğitimle kaybolmakta olan bu yapıları belgelemeye başladım. Kitap için 4 bin fotoğraf ayırdım. Bu kitabımda yalılar, adalar yok. Bu kitapta 400'e yakın fotoğraf var." ifadelerini kullandı.

'EV KAYBOLDUĞU GİBİ SOKAK DA GİTMİŞ'
Kaybolan İstanbul sergisi için yaptığı hazırlıklardan da örnek veren Günay, "O zaman çektiğim fotoğrafların acaba ne kadarı yerinde duruyor, bir kısmının kaybolduğunu biliyordum, bir kısmını bilmiyordum, aşağı yukarı seçtiğim bölgeleri yeninden dolaştım. Yeniden belgeledim. Eski ve yeni açılardan resimler çektim. Büyük bir kayıp var. Öyle ki bazı yerlerde ben resim çektiğim yeri bulamadım. O ev kaybolduğu gibi sokak da gitmiş. Sormak zorunda kaldım. Eski fotoğrafı elime aldım, kahvelere gittim. Hatta muhtara bile gittim. O perspektifler artık kalmamış. Bu kitaba koyduğum resimlerden yerinde olmayan çok var. Yüzde 70'inden fazlası yok. Çoğu değişmiş vaziyette restore edilenler var. Restorasyon Türkiye için bir kayıp aslında. 35 sene restorasyon alanında eğitim verdikten sonra bu işi beceremediğimizi, becerememek teknik yetersizlikten kaynaklanmıyor. Bu konuda bir istek yok, arzu yok. Doğrusunu yapmak gibi bir hedefimiz yok. Eski yapıyı bir yapı stoku olarak görüyoruz. Bundan ne kadar yararlanırız diye düşünüyoruz. Bunları korumak için yasalar var. Yapının sınırlarını aşarak acaba daha büyük nasıl bir yapı yapılabilir diye herkes onun peşinde. Korumak gibi bir düşünce yok." diye konuştu.
'ŞEHRİN İMAR PLANLARINI MİMARLAR DEĞİL, MÜTEAHHİTLER YAPIYOR'
Şehirde yükselen gökdelenlerin insanların aleyhine olduğunu ifade eden Günay şöyle devam etti: "Aynı alan üzerine daha fazla insanı yerleştirmek gibi bir çaba var. Bu bütün şehri altüst ediyor. Şehir yaşantısını insanların yaşama biçimini doğa ile olan ilişkisini ayrıca ekonomik bakımdan da çok büyük kayıp bunlar. Bir kazanç gibi görünüyor bu yüksek yapılar ama aslında bunlar insanın aleyhine yapılmış şeyler. Kente karşı işlenen bir suç aslında bu. Kentte yaşayanları mutsuzluğa çeşitli sıkıntılara hem maddi hem manevi sokan sorunlar, bunun algılanması lazım ancak kimse aldırış etmiyor. Kentsel dönüşüm projelerini de beğenmiyorum. Hepsi yoğunluk artışına yönelik. Bugün üç beş katlı binalar yıkılıyor, yerine 10-15 katlı binalar yapılıyor. Cadde ölçüleri aynı. Sokak dokusu aynı kalıyor. Bunun kanalizasyonu var. İçme suyu var. Elektrik hattı var. Telefon hattı var. Okulu var. Bütün bunları düşünecek olursanız bunların hepsi yetersiz kalıyor. Müteahhit para kazanacak diye bütün alt yapıyı siz ödüyorsunuz ama mutsuz yine siz oluyorsunuz. Çünkü trafik hiçbir zaman çalışmıyor. Garip bir nüfus peydahlanıyor büyükşehirlerde. Bu yapılar aslında yanlış bir amaca hizmet ediyor. Hizmet ettiği tek şey var o da para. Şehrin doğası giderek azalıyor. Yeşil örtüsü azalıyor. İnsan sağlığı bakımından da kötü. Bugün bir arsaya bina yapılınca tamamını betonluyorlar. Toprak havaya değmiyor. Suya değmiyor. Yağmur suyu nereye gideceğini bilmiyor. Yeraltı suları nereden beslenecek belli değil. Çok büyük sorunlar var. Bütün bunları hiç düşünmüyoruz biz. Karımıza bakıyoruz biz. Bu evi verdiğimizde acaba kaç daire alırız gibi küçük hesaplar peşinde dolaşıyorlar. Bunlara yöneticilerin karşı çıkması lazım. Onlar da bu işi serbest piyasaya bırakmışlar. Bugün şehrin imar planlarını yapanlar müteahhitler artık. Mimarlar ya da planlama büroları değil, en büyük sıkıntı bu. Bunun sıkıntısı giderek artacak. Bu şehirde yaşanmaz hale gelecek."
'TOPÇU KIŞLASI'NDAKİ AMAÇ; RESTORASYON DEĞİL MENFAAT'
Topçu Kışlası tartışmalarına da değinen Günay, "Topçu Kışlası bir sembol. Eskiyi bu şekilde canlandırmak bir restorasyon değil. Bu sadece bir menfaat. Burada boş duran bir araziden ben nasıl para kazanabilirim, düşünce bu. Zaten İstanbul'da yapılan her şey ona yönelik. Benim çocukluğumda yüzde 90'ı ahşap evlerde oturuyordu, böyle bir sokağı bile koruyamadık. Anadolu'da var. İstanbul merkezdi. Başkentti. İstanbul taklit ediliyordu. Ona rağmen biz bunu yapamadık." dedi.
"HALİÇ METRO KÖPRÜSÜ'NÜN YAPIMI ÇOK BÜYÜK YANLIŞ OLDU"
Kentleşmedeki en önemli problemin ölçek ve yapı olduğunu dile getiren Günay sözlerini şöyle tamamladı: "Her kentin bir karakteri bir ölçeği var. O ölçeği bozarsanız büyütürseniz, bu yanlış olur. İkincisi bir yapı şekli var. İkincisi bizim eski ahşap kentlerimizde en fazla üç katlı yapılar vardı, at arabasına göre oluşmuş bir sokak genişliği vardı. Şimdi biz aynı sokak genişliğini muhafaza edip onun üzerine 7-8 katlı binalar yaptığımızda zaten o kentin ölçeğini bozmuş oluyorsunuz. Her kentin bir topografyası var. Bu topografyaya göre gelişen bir yapılaşması var. Manzara var. Birtakım halkın gözünde yer etmiş rekreasyon alanları var. Çayırlar, kaynak sularının çevresi. Bunları da yok ediyoruz. Ölçeğe hiç dikkat etmiyoruz. Bunlar bozulduğu zaman o kentte kalmıyor. İstanbul'un neresine bugün İstanbul diyebiliriz ki. İstanbul'u simgeleyen belki birkaç cami olabilir. İstanbul'dan söz etmek mümkün değil. Başka bir yer İstanbul. Haliç Köprüsü çok yanlış bir hareket oldu. Boğazın altından bile tünel yaptıysak ne diye tünelle geçmedik. Çok kolay bir şey. Orada çok büyük hata yapıldı. 'Bir tarih yok oluyor, yağmalanıyor ve ben kahroluyorum' diyebilirim. Hatta 35 yıllık eğitim süresinde yetiştirdiğimiz öğrencilerimiz var. Bütün bunların hiçbirisi koruma ile ilgili dairelerde çalışmıyorlar."
REHA GÜNAY KİMDİR?
1937 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Reha Günay, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden 1960 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde doktora yaptı. 1994 yılında profesör olan Reha Günay, emekli olana kadar Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Anabilim Dalı'nda çalıştı. 1978'den 2011 yılına kadar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fotoğraf Bölümü'nde Mimarlık Fotoğrafı dersleri verdi. Emekli olduktan sonra da akademik faaliyetlerini sürdüren Günay, fotoğraf çalışmalarında, kültür varlıklarının ve mimarlık eserlerinin belgelenmesi konusuna ağırlık vererek kendi hazırladığı kitaplarında kendi fotoğraflarını kullandı. 1983 – 2004 yılları arasında Ağa Han Mimarlık Ödülü'ne başvuran yapıları fotoğraflarıyla belgeledi. Arkeoloji çalışmaları, konferansları ve kitaplarının yanı sıra Reha Günay'ın fotoğraflarına yer verilen çok sayıda ulusal ve uluslararası yayın ve sergi bulunmaktadır.
http://nefius.com/news/4379697.2_fotografladigim-yapilarin-yuzde-70i-artik-yok__zaman

14 Kasım 2014 Cuma

Apostolos Andreas Manastırı'nın restorasyonu çalışmaları devam ediyor


Dipkarpaz’da  bulunan Apostolos Andreas Manastırı’nın restorasyonu çalışmaları devem ediyor.


Projeyi yürüten Kültürel Miras Teknik Komite ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Gelecek için Ortaklık ekipleri, çalışmaların başlamasının ardından ilk kez Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk basını için tanıtım ziyareti düzenlendi.
Beş Milyon Euro’ya mal olacak restorasyon çalışmaları kapsamında 1867’de inşa edilen Manastır  ve 1914’de Manastır’a ek olarak inşa edilen odaların tadilatı yapılacak. Çalışmalar kapsamında, bazı çatıların ve duvarların yenilenmesi de bulunuyor.

Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk liderlerin kararıyla, iki toplum arasında güvenin artırılması amacıyla çalışan Kültürel Miras Teknik Komitesi, ada genlinde pek çok kültürel miras projesi  üzerinde çalışıyor.
Dört aşamadan oluşan ve Nisan 2016’da tamamlanması öngörülen projenin birinci aşaması Manastır ve Manastıra ek binaların restorasyonu, ikinci aşaması ise 15’inci yüzyılda inşa edilen Şapel ve çeşmenin restorasyonu bulunuyor. Üçüncü aşamada kuzeydeki kanat binasının restorasyonu  dördüncü aşamada ise çevre düzenlemesi yapılacak.

Kültürel Miras Teknik Komitesi Türk Eşbaşkanı Ali Tuncay, Apostolos Andreas Manastırı çalışmasının  adanın her iki tarafında devam etmekte olan önemli projelerden biri olduğunu, Manastırın restorasyonuna Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs Vakıflar İdaresi aracılığıyla 2.5 milyon Euro  katkıda bulunulduğunu ifade etti.
“Apostolos Andreas Manastırı sadece Kıbrıslı Rumlar değil aynı zamanda Kıbrıslı Türkler ve insanlık için de önemli bir kültürel mirastır” diyen Tuncay, yürütülmekte olan restorasyon projesiyle sadece eserin korunmasına değil, Karpaz bölgesinin sosyo ekonomik kalkınmasına büyük katkıda bulunacağını belirtti.
Ali Tuncay, “Kültürel Miras Teknik Komitesi’nde her iki taraf da eşit temsil edilmekte birbirlerinin varlıklarına ve eşitliğine saygı göstermekte ve kararlarını birlikte almaktadır. Umarım Teknik Komite çalışması adada yürütülen diğer çalışmalara emsal olur” dedi.


Kültürel Miras Teknik Komitesi Kıbrıslı Rum Eşbaşkanı Takis Hadgidimitriu ise Apostolos Andreas Manastırı’nın restorasyon projesinin Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların işbirliğinin bir sonucu olduğunu vurguladı.
Kültürel  eserleri birleştirici bir unsur olarak gördüklerini ifade eden Hadgidimitriu, “kültürel mirastaki işbirliğinin adanın geleceğine temel teşkil edebileceğini” kaydetti.
Projenin finansmanında Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi ile Evkaf’ın işbirliğine dikkat çeken Hadgidimitriu, kültürel miras alanında her kesim ile işbirliğine açık olduklarını vurguladı.

BM Kalkınma Programı Gelecek için Ortaklık Programı sorumlusu Tiziana Zennero, işbirliğine Kıbrıs’taki kültürel mirasların incelenmesiyle  2009’da başladıklarını, bugüne kadar önem sırasına göre 20 proje hayata geçirdiklerini belirtti.
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum şirketin ortaklığındaki bir oluşum ile Manastır’ın restorasyonu için 1 Temmuz’da sözleşme imzaladıklarını ifade eden Zennareo, projenin 22 ayda tamamlanmasını beklediklerini herhangi bir gecikme ise öngörmediklerini kaydetti.
Zennaro, “Proje’nin 2016 Nisan ayının sonunda tamamlanmasını bekliyoruz” dedi.

http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/35/news/146978/PageName/KIBRIS_HABERLERI

Havana restore ediliyor

Bu yıl 495. kuruluş yıldönümünü kutlayan Küba’nın başkenti Havana’da tarihi mekanların restorasyonuna hız verildi.
Her yıl milyonlarca turisti ağırlayan kentin “Eski Şehir” (Cuidad Vieja) bölgesindeki tarihi anıtlar ve uzun yıllardır tamirat bekleyen binalarda hummalı bir çalışma var.
Hedef ise kentin 500. kuruluş yıl dönümüne yenilenmiş bir Havana ile girmek.
Kent tarihçilerinden ve hükümetin restorasyon çalışmalarının ileri gelenlerinden Eusebio Leal yaptığı açıklamada, “Havana Körfezi’nin sahil kısmındaki restorasyon çalışmalarının bu 5 yıl içinde tamamlanmasının beklendiğini” söyledi. Leal “500. kuruluş yıl dönümünü kutlamadığımıza seviniyorum. Hala Havana’ya çaba harcamak için 5 yılımız var.” dedi.
Yetkililer restorasyonu tamamlanan 20 binanın tanıtımını yaparken, etkinliğe katılan Havanalılar da yapılan çalışmalardan memnuniyetlerini dile getirdi.
Amelia Odalis isimli bir öğretmen, “Restorasyondan çok etkilendik. Sanki koloni döneminde yaşıyormuşuz izlenimi verdi. Ve Turist rehberi bunun için yapılan tarihsel özverileri hissettirdi. Sadece binaların yapılması için verilen özveri değil aynı zamanda tamiri için de.” şeklinde konuştu.
2010 verilerine göre hükümet restorasyon için 20 milyon euro harcadı. Yetkililer 1982 yılından bu yanaUNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan kentin restorasyonu için Birleşmiş Milletlerin finansal yardım sağlamasını bekliyor.
http://tr.euronews.com/2014/11/11/havana-restore-ediliyor/

Gaudi Ruhu Önce Kapadokya'ya Sonra Arkımeet'e Taşınıyor



Mimar Antoni Gaudi'nin en görkemli eseri Sagrada Familia Kilisesi'nin tamamlanma projesini yürüten mimar Mark Burry ARKIMEET'te Türk mimarlar ile buluşuyor.

Antoni Gaudi'nin muhteşem eseri Sagrada Familia'nın mimarı Mark Burry, 
proje sürecini anlatmak üzere ARKIMEET 2014'te yer alacak.
Art Nouveau akımının öncüsü Katalan mimar Antoni Gaudi'nin Barselona'da tasarladığı katedral yapısı Sagrada Familia'nın proje yöneticisi mimar Mark Burry, bu büyüleyici tasarımı hayata geçirirken kazandığı deneyimleri ARKIMEET 2014'te izleyicilerle paylaşacak.
Gaudi'nin hayatı ve çalışmaları konusunda uzmanlaşan Burry, usta mimar Gaudi'nin 1883'te tasarladığı ve yaşamının 43 yılını adadığı Sagrada Familia projesinde 1979'dan bu yana baş mimar olarak görev alıyor. Yapıyı "kentin içinde etkileyici devasa bir heykel" olarak tanımlayan Burry, uzun yıllardır inşaatının tamamlanması için çalışılan bu zorlu yapının proje sürecini ARKIMEET'te anlatacak.
Burry, ARKIMEET'ten Önce Kapadokya'da!
Gaudi'nin en görkemli eseri olan Sagrada Familia Kilisesi, 1992'den bu yana çok başarılı bir kampanya ile duyurulmakta olan "tamamlanma projesinin" konusu.
Argos Yapı, projenin yöneticisi Mark Burry'yi 17 yıllık bir restorasyon hikayesine sahip, binlerce yıllık tüneller ve kayalara oyulmuş konaklarıyla özel mimarisi ve heybetliErciyes Dağı manzarasıyla dikkat çeken, Uçhisar Köyü'nde yer alan Argos in Cappadocia Otel'de ağırlayacak.
Uçhisar'da terkedilmiş yerleşim bölgesinde 1997'de Turgut Cansever'in danışmanlığında başlayan uzun bir restorasyon çalışmasının ürünü olan Argos in Cappadocia Otel, Sagrada Familia ile benzer zorlu proje süreçlerini yaşaması bakımından da özel bir alan. Mark Burry ise bu paralel süreci değerlendirmek üzere 17 Kasım akşamı, Argos in Cappadocia'nın kalbi niteliğindeki Bezirhane'de Türk mimarlarla biraraya gelecek. Burry'nin konferansı, Argos'ta gelenekselleşen Bezirhane Buluşmaları etkinliğinin de devamı niteliğinde olacak.

13 Kasım 2014 Perşembe

Sivastaki Tarihi Kesik Köprü’deki restorasyon projeleri onay bekliyor...






Zeminin dolgusunu yapan Karayolları, köprünün korkulukları için de restorasyon projesini hazırlayarak Anıtlar Kurulu’na sundu. Projenin onaylanmasının akabinde restorasyon projesi tamamlanarak köprü hizmete açılacak.

Karayolları 16. Bölge Müdürlüğü tarihi Kesik Köprü’de sürdürdüğü restorasyon çalışmalarını büyük oranda tamamladı. Yapılan çalışmalar dahilinde köprünün tamamını gün yüzüne çıkaran Karayolları, geçtiğimiz aylar içerisinde köprünün zemin taşlarının arasını dolgu malzemesiyle kaplamıştı. Ayaklarında da sağlamlaştırma yapılan Kesik Köprü’de şimdi ise Sivas Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan onay bekleniyor.

Köprü zeminindeki dolgu çalışmalarını tamamlayan Karayolları 16. Bölge Müdürlüğü ekipleri köprü korkuluklarında yapılacak çalışmanın projesini Anıtlar Kurulu’na sundu.
Kuruldan onay çıkması halinde ekipler hava şartlarının el vermesi halinde restorasyon çalışmalarına kaldığı yerden devam edecek.

Geçtiğimiz hafta 2014 yılı son Koordinasyon Kurulu toplantısında burada yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Karayolları 16. Bölge Müdürü Aydın Doğan, tarihi köprüde yürütülen çalışmalar neticesinde orijinal taşlarının gün yüzüne çıktığını kaydetti.
Kesik Köprü üzerindeki yaklaşık 25 cm’lik tabakayı kaldırdıklarında köprünün asıl taşlarına ulaştıklarını kaydeden Doğan, Anıtlar Kurulu tarafından onaylanan proje doğrultusunda dolgu çalışmalarının yapıldığını kaydetti.
Küçük köprüde ise asıl taşlara ulaşılamadığını kaydeden Bölge Müdürü Doğan, burada ise kesme taşlarla restorasyon çalışmalarını yürüttüklerini ifade etti.
Tarihi köprünün korkulukları ile ilgili restorasyon projesinin Anıtlar Kurulu’na sunulduğunu kaydeden Doğan, projenin onaylanmasının ardından korkuluklarda da restorasyon çalışmasının yapılacağını ve akabinde ise köprünün hizmete açılacağını ifade etti.
Doğan, “Biz buradaki çalışmalarımızı bitirdiğimizde çok güzel bir tarihi eseri gün yüzüne çıkarmış olacağız. Özellikle de turizm konusunda da ilimize bir katkı sağlamış olacağız. Kesik köprü gerçekten önemli bir eser. 700 yıldır Sivas’a hizmet veren bir eser. Bizim buradaki amacımız da bu eseri bizden sonraki nesillere aktarmak. İnşallah bunu da başaracağız” ifadelerini kullandı.

http://www.sivasinsesi.com/haber.aspx?id=44518

İshakpaşa'dan asırlar sonra ezan sesi yükselecek

İshakpaşa'dan asırlar sonra ezan sesi yükselecek



Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki İshakpaşa Sarayı'ndaki medreseden

2 asır sonra yeniden ezan sesi yükselecek.


İlçe merkezine 7 kilometre uzaklıktaki İshakpaşa Sarayı'nın güneyinde yer alan İshakpaşa Medresesi, Doğubayazıt Kaymakamlığı tarafından hazırlanan projeyle yeniden ibadete açılıyor.
Kaymakam Karahan Daştan, hazırlanan proje sayesinde tarihi bir dönemin yeniden hayat bulacağını söyledi.
Yıllarca atıl kalan ve iç duvarlarının bir kısmı yıkılan medresenin restorasyonuna büyük önem verdiklerini belirten Daştan, sarayla aynı dönemde inşa edilen medresede 1980'li yıllarda restorasyon çalışması yapıldığını ancak günümüze kadar tahrip olduğunu ifade etti.
Daştan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca 4 yıl önce hazırlanan proje ile yeni bir başlangıç için adım atıldığını bildirerek, Vakıflar Erzurum Bölge Müdürlüğünün kontrolünde devam eden çalışmaların tamamlanmasıyla İshakpaşa Sarayı'nda yeni bir dönemin başlayacağını ve 200 yıl aradan sonra yeniden sarayda ezan sesi yükseleceğini dile getirdi.
Projede sona gelindiğini ve duvarların güçlenmesi için enjeksiyon işlemi yapıldığını anlatan Daştan, projenin tamamlanmasının ardından medresenin Kültür ve Turizm Bakanlığına devredileceğini kaydetti.
Daştan, sarayda yeniden ezan sesinin yükselecek olmasının kendilerini heyecanlandırdığına değinerek, şöyle konuştu:
"Başlattığımız restorasyon çalışmalarının tamamlanması bölgemize artı değer katacak. Çevre düzenlemesi ile hem tarihi eser nefes alacak, hem de buraya gelen turistler karşılarında güzel bir manzara bulacak. Amacımız ilçemizin tarihi güzelliklerini gün yüzüne çıkartmak ve tanıtmak. Bakanlığımızın da bu konuda büyük katkıları oldu. Mescidin halısından, mihrabına kadar her şey elden geçirilip, yeniden ibadet yapılabilecek hale gelecek. Böylece tarihi mekanda yıllar önce olduğu gibi yeniden ezan sesi duyulacak."

http://www.haberkip.com/yasam/ishakpasa039dan-asirlar-sonra-ezan-sesi-yukselecek-h34208.html

Foça Kalesi'nin Görkemli Surları

Foça,Kale,Sur,İzmir,



Foça'da Tarihi Dokunuş
Foça Kalesi'nin görkemli surları denize uzanıyor. UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi”ne alınan Foça, 5 bin yıllık tarihiyle yeniden buluşuyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ana sponsorluğundaki restorasyon çalışmaları sonucunda Bizans, Ceneviz ve Osmanlı izlerini taşıyan kent duvarlarının 1. Etap Restorasyonu tamamlandı. Çalışmaların ardından Foça Kalesi ihtişamlı görüntüsüne yeniden kavuştu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçedeki tarihi ayağa kaldıracak çalışmalara devam ederek, UNESCO’nun kalıcı miras listesine Efes ile birlikte Foça’yı da sokmak istediklerini vurguladı. Surlar ayağa kalktı İzmir’in turizm cenneti Foça’da kazı ve restorasyon çalışmalarında önemli mesafe alındı. İlçenin 5 bin yıllık tarihiyle yeniden kucaklaşmasını sağlayacak, Kent Duvarları Restorasyonu I. Etabı tamamlandı.
Restorasyon çalışmalarıyla Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşıyan Phokaia Antik Kenti’nin surları ayağa kaldırıldı. Foça’nın turizm potansiyeli açısından büyük önem taşıyan çalışmanın tamamlanması nedeniyle, kazı alanında bir tören düzenlendi. Kocaoğlu, “Var demeden, yok demeden, gerekçe sunmadan; Foça’nın, İzmir’in ve Ege’nin değerlerinin ortaya çıkması için elimizden gelen maddi, manevi desteği veriyoruz ve vereceğiz. Bunları yaparsak yerelde kalkınma hedefimize ulaşabileceğimizi biliyoruz” dedi.
Kordon ve Athena...
Foça kent duvarları restorasyonunun ardından sıranın Kordon yolu ve Athena tapınağına geleceğini kaydeden Kocaoğlu, “Yeldeğirmenlerinin altında bir tiyatro var. İlk kazısı yapıldı. Onun da gün ışığına çıkarılmasını istiyoruz. Bunları yaparak hep birlikte, UNESCO’nun kalıcı miras listesine Bergama’dan sonra Efes ve Foça’yı da sokmak istiyoruz” diye konuştu.


http://www.denizhaber.com/HABER/37563/1/foca-kale-sur-izmir-.html

Tarihi Bulgar kilisesi turizme kazandırılacak

Tarihi Bulgar kilisesi turizme kazandırılacak



Kırklareli'nin Koyunbaba köyünde 1870 yılında Bulgarlar tarafından inşa edilen kilise restore edilecek.
Kırklareli Kültür ve Turizm Müdür Vekili Fikret Macit, Koyunbaba köyündeki Bulgar kilisesini restore ederek turizme açmak istediklerini söyledi.

Kilisenin, mübadeleden sonra değirmen olarak kullanıldığını ve yaklaşık 40 yıldır atıl vaziyette olduğunu ifade eden Macit, bu tür yapıların turizme kazandırılması için gayret gösterdiklerini kaydetti.

DUVARLARI 2013'TE RESTORE EDİLDİ

Kilisenin yabancı turistler tarafından ziyaret edildiğini dile getiren Macit, şöyle konuştu:

"Kilisenin duvarları 2013 yılında restore edildi. Kilisenin tamamının restore edilmesi için projeler hazırlanıyor. Kilisenin duvarları halen ayakta. 144 yıllık tarihi kiliseyi turizme kazandırmak istiyoruz. Geçen yıl zarar gören duvarlar restore edilmişti. Kilisenin çatı kısmı yapıldığı takdirde restorasyon çalışmaları kolaylaşmış olacak. Restorasyon sonrası kilise köy kültür evi, restoran, veya çok amaçlı salon olarak kullanılabilir."
Macit, restorasyon çalışmaları için 805 bin liralık bütçe gerektiğini sözlerine ekledi.

TARİHİ VE DOĞAYI KORUMAK ÇOK ÖNEMLİ

Bulgaristan'ın İstanbul Başkonsolosu Angel Angelov da kilisede incelemelerde bulunarak, bu tür yapıların turizme kazandırılmasının önemli olduğunu vurguladı.

Türk Devleti'nin tarihi ve doğayı korumak için önemli çalışmalar yaptığını belirten Angelov, "Koyunbaba Kilisesi turizm açısından önemli. Tarihi insanlarla paylaşmak gerekiyor. Burası çok eski bir yapı. Eski dönemlerde insanlar buralarda oturmuşlar. Onu yeni öğrendiğimiz için şaşırdık. Bu tür çalışmalarla iki ülke arasındaki diyaloglar gelişecek" diye konuştu.

http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2014/11/03/tarihi-bulgar-kilisesi-turizme-kazandirilacak







Selimiye'nin Minareleri Restore Edilecek





Mimar Sinan'ın ustalık eseri ve UNESCODünya Kültür Miras Listesi'nde yer alan Selimiye Camisi'nin minareleri restore edilecek.
Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Ali Hürata, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Selimiye Camisi'nin şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1985 yılında sürdürdüğü restorasyonundan kalan belge ve dokümanları olduğunu söyledi.
Selimiye'nin güncel projesinin çıkarılması için ekiplerin teknolojinin en son tekniklerini de kullanarak çalışma yürüttüklerini ifade eden Hürata, "Son 10 yılda dokunulmayan, projelendirilmeye çekinilen pek çok esere biz dokunuyoruz, projelendiriyoruz. Selimiye Camisi de bunlardan biri. Selimiye'nin proje çizimi devam ediyor. Gelecek yıl temmuz ayında bitirmeyi öngörüyoruz" dedi.
Hürata, proje sonrasında gerekebilecek restorasyonun sağlıklı yürümesi için proje aşamasının uzun tutulduğunu vurguladı.
Proje ne kadar uzun tutulur ve araştırmaya ne kadar zaman ayrılırsa, restorasyonun o kadar kısa zamanda ve sağlıklı yapılacağına dikkati çeken Hürata, "Yapısal problemi olmayan Selimiye Camisi'nin minarelerinde sıkıntı var gibi duruyor. Ön çalışmayı yaptıktan hemen sonra restorasyon çalışmasına da başlayacağız" diye konuştu.
http://www.radikal.com.tr/edirne_haber/selimiyenin_minareleri_restore_edilecek-1224471

Mimar Sinan’ın yaptığı ve “En iyi eserim” dediği Unesco’nun Dünya Miras Listesine alınmış Osmanlı döneminde posta pullarına bile poz vermiş ustalık eseri bir başyapıttır Selimiye Camii.
1568 yılında başlanmış külliyesi bulunan camiinin bitiş tarihi 1574 olarak kayıtlara geçmiştir. 4 tane minaresi bulunmaktadır.
Özellikle kubbe inşaatında daha önce hiçbir camide kullanılmamış teknikler kullanılmıştır. Öncesinde kubbeli yapılarda asıl kubbe, kademeli yarım kubbenin üzerinde yükselerek inşa edilse de Selimiye Camii tam 43,25 metre yüksekliğinde ve 31,25 metre çapında tek bir lebi ile örtülerek yapılmıştır. Kubbe 8 adet sütunla sağlamlaştırılmış bir kasnak üzerinde bulunmaktadır.
Ünlü İznik çinileriyle bezenmiş Selimiye Camiinden çinilerin bir bölümü, Osmanlı Rus savaşı sırasında Rus General Mihail Skobelev tarafından sökülerek Moskova’ya götürülmüştür.
Selimiye Camiinde aynı anda yaklaşık 6 bin kişi nazma kılabilmektedir. Camii adını aldığı Osmanlı Sultanı II. Selim tarafından yaptırılmıştır.
Cami içerisinde müezzin mahfilinin ayaklarından birinin altında bulunan ve dikkat çeken ters lale motiflerinin de bir hikâyesi bulunmaktadır. Aktarılan bilgilere göre, camiinin yapılacağı alanda bulunan bir lale bahçesi bulunmakta arsa sahibi ise başlarda arsayı satmak istememekteymiş. Sonradan camii içerisinde lale motifi olması şartı ile arsayı satmaya ikna olmuş. Lale motifleri bu yüzden yapılmış ise de, ters yapılarak arsanın sahibinin aksiliğine gönderme yapılmış olduğu söylenmektedir.

Kütahya Kalesi restore edilecek

Kütahya Kalesi restore edilecek




Kütahya'da 5. yüzyılda Bizanslılar tarafından yaptırılan, Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından da onarımı yapılarak kullanılan tarihi Kütahya Kalesi'nin, restorasyonu gerçekleştirilecek.

Kütahya Belediye Başkanı Kamil Saraçoğlu ve encümen heyeti üyeleri, kalenin restorasyonu için İzmir Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü yetkilileriyle birlikte toplantı yaptı.
Saraçoğlu, daha sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, Kütahya Kalesi'nin restorasyonunun belediyenin vizyon projeleri arasında yer aldığını söyledi.
Kalenin, çevre düzenlemesi, aydınlatma ve burçların onarım çalışmalarının yapılacağını belirten Saraçoğlu, şöyle konuştu:
"Kütahya Kalesi, sahip olduğu 72 burçla Türkiye'de ikincidir. Bu bağlamda, Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde her türlü girişimlerde bulunulacak. Kalenin, kapsamlı bir şekilde restore ettirilmesi için gerekli olan jeolojik ve jeoteknik raporların hazırlanmasına yönelik karar alındı. Bu kapsamda, Karayolları Bölge Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Müze Müdürlüğü, İzmir Röleve ve Anıtlar Kurulu ile belediyemizden yaklaşık maliyete ilişkin komisyon kurulması ve bu müdürlüklerdengörevlendirme yapılması kararlaştırıldı."
http://www.sabah.com.tr/turizm/2014/11/04/kutahya-kalesi-restore-edilecek

Sümela‘nın şifreleri bu odalarda saklı

Sümela‘nın şifreleri bu odalarda saklı

Dünyanın sayılı inanç ve doğa turizm merkezlerinden biri olan Trabzon’daki Sümela Manastırı'nın gizli odaları artık halka açılıyor.



Gürkan ATA - TRABZON 
Sümela’nın şifreleri artık çözülecek. Trabzon Maçka’daki Altındere Vadisi'nde Karadağ'ın eteğinde kayalar oyularak inşa edilen Sümela Manastırı'nın sağ tarafında kalan ve yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş ve misafir odalarının kapalı kalması sürekli merak uyandırıyordu. Bunun üzerine harekete geçen Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl kurulan bilimsel heyet, manastırı A'dan Z'ye inceledi. Heyetin hazırladığı rapor, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından incelendi ve uygun görüldü. 
Restorasyon başlıyor 
Hazırlanan restorasyon projesi ihale aşamasına geldi. Trabzon Kültür ve Turizm İl Müdürü İsmail Kansız, proje ile ilgili “Proje kapsamında daha önce ziyarete açılmamış bölümler ele alınacak. Yamaç tarafında kalan odalar, mahzenler, eski yaşam alan alanları, misafirhane bölümü restorasyon sonrası halka açılacak ki, bunun manastıra ilgiyi daha üst düzeye getireceğine inanıyorum. Bunun yanında daha önce hatalı yapılan çalışmalar düzeltilecek. Ayrıca manastır, dışarıdan tamamen aslına uygun tarihi eski görünümüne dönecek” dedi.   
http://www.aksam.com.tr/yasam/sumelanin-sifreleri-bu-odalarda-sakli/haber-351463