28 Ocak 2016 Perşembe

Zal Mahmut Paşa Camii yapılan restorasyonla ödüle layık görüldü



Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Zal Mahmut Paşa tarafından 1577 yılında Mimar Sinan’a yaptırılan Zal Malmut Paşa Camii, Eyüp Belediyesi tarafından restore edildi. Yapılan restorasyon çalışması, Tarihi Kentler Birliği’nin yapmış olduğu yarışmada Süreklilik Ödülü’nde ikinciliğe layık görüldü.

Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’yı boğarak öldüren dönemin Veziriazamı Zal Mahmut Paşa’nın Külliyesi, Eyüp Belediyesi tarafından kapsamlı restorasyondan geçirildi. Zal Mahmut Paşa’nın  emri üzerine 1577 yılında Mimar Sinan’a yaptırılan Zal Mahmut Paşa Camii, Eyüp Belediyesi tarafından yaptırılan restorasyon çalışmasıyla, Tarihi Kentler Birliği’nin yapmış olduğu yarışmada Süreklilik Ödülü’nde 2’inciliğe layık görüldü. Külliye olma özelliği de taşıyan Zal Mahmut Paşa Camii bahçesi de Eyüp Belediyesi tarafından yapılan çalışma ile kullanışlı hale getirilerek,  cilt, hat, tezhip gibi kursların verileceği ve eski kitapların sergilenip satıldığı alanlar oluşturularak vatandaşların faydalandığı bir alan oluşturulacak.
"Mimar Sinan’ın en önemli eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor"
Yapılan restorasyon çalışmasıyla Zal Mahmut Paşa Camii’ni kullanışlı hale getirdiklerini belirten Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın, “Zal Mahmut Paşa Camisi ve Külliyesi Mimar Sinan’ın en önemli eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. 1570 li yıllarda yapılmış daha sonra birkaç defa restorasyon işleri yapılmışsa da, o restorasyonların özensiz yapıldığına dair tespitler var. İlk defa Eyüp Belediyesi 2014-2015 yıllarında burada kapsamlı ve nitelikli bir restorasyon yaptı. Söveler kullanıldı, betondan arındırıldı. Ahşaplar ve diğer hafif alanlarda hafif malzemeler kullanılarak aslına uygun bir şekilde restore edildi. Başarılı bir proje oldu ki Tarihi Kentleri Birliği tarafından da Süreklilik Ödülüne layık görüldü. Süreklilik Ödülü çok önemli bir ödül. Adından da anlaşılacağı gibi restorasyon konusunda, tarihi mirasın korunması noktasında bir otorite bir marka olmuş ya da belli bir birikime sahip olmuş belediyelere verilen bir ödül. Eyüp Belediyesi bu anlamda, bana göre kendini ispatlamış bir belediye olduğunu gösterdi. İnşallah bu kararlılıkla bu birikimle tarihi eserlerimizi korumaya ve yaşatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Osmanlı döneminde camilerin sadece namaz kılma mekanı olarak kullanılmadığını belirten Başkan Aydın, “Cami aslında toplanma yeri demek. Külliyeler onun için vardır. Hemen yakınında hamamlar vardır, çarsısı vardır. Aslında camiler bir yaşam merkezleridir. Dolayısıyla bizde Zal Paşa’nın Külliyesi’ni bu anlamda yeniden fonksiyonlandırmayı düşünüyoruz. Zal Paşa’nın 2 farklı kodda külliyesi var. Birinde sahaflar yurdu ve sahaflar ilim yurdu olarak 2 konseptte planladık. Birinci bölümde Osmanlı kitaplarının, sanatlarının icra edileceği, kurlarının verileceği cilt, hat, tezhip alanlarda ustaların orada icrai sanat eyleyecekleri, öğrenci yetiştirecekleri alanlar oluşturacağız. 2’nci alanda ise tematik anlamda eski kitapların satışının ve sergilendiği alanlar oluşturacağız. Dolayısıyla insanlarımız, araştırmacılar, okuyucular gezmek isteyenler, görmek isteyenler buraya rahatlıkla gelip bu anlamda faydalanacaklar ve dolayısıyla burası gerçekten işlevsel hale gelecek” şeklinde konuştu.
http://www.istanbulajansi.com/haber/zal-mahmut-pasa-camii-yapilan-restorasyonla-odule-layik-goruldu/45469

Safranbolu ve Beypazarı'nın Yeni Rakibi: "Zile Evleri"

Geçmişi milattan önce 1600'lü yıllara dayanan Tokat'ın Zile ilçesindeki tarihi evlerin turizme kazandırılması için çalışmalar sürüyor.

Zile Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş, ilçede 3 bin 600 tarihi evin bulunduğunu, bu evlerin yüzde 10'nun restore edildiğini aktaran Ermiş, "Bu evlerinin bazıları yerel yönetimlerin desteğiyle bazıları da vatandaşlarımızın kendi imkanlarıyla restore edildi. Bu restorasyonlar ekonomik bir külfet de getiriyor. Vatandaşlarımızın çoğunun buna ekonomik durumları uygun değil" dedi.
Tarihi evlerin restorasyonu için çalışmaların devam ettiğini anlatan Ermiş, şöyle konuştu:
"Zile evlerinin restorasyonu için Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı ile Kültür ve turizm Bakanlığına projeler hazırlayıp sunuyoruz. Sokak sağlıklaştırması projeleri ile evlerin turizme kazandırılması için çalışmalarımız sürüyor. Zile'nin Beypazarı ve Safranbolu'dan geri kalır yanı yok. Zile'nin 9 bin yıllık tarihi var. RomaSelçuklu ve Osmanlı dönemlerinin derin kültürlerini taşıyan bir ilçe. İlçemizin turizme kazandırılması noktasında biraz daha gayrete ihtiyaç var. Valilik, milletvekillerimizin, kaymakamlığın, belediyenin ve bakanlık ile kalkınma ajansının sağlayacakları ekonomik desteklerle Zilemizi daha tanınır hale getireceğiz."
Belediye Başkanı Lütfi Vidinel ise ilçenin tarihi evler açısından oldukça zengin olduğunu belirterek, "3 bin 600 tarihi evimiz var. Şu ana kadar evlerimizin restorasyonu için OKA'ya 37 restorasyon projesini hazırladık ve bunları teslim deceğiz. Kültür ve Turizm Bakanlığına da 40 proje hazırladık" diye konuştu.
Tarihi Zile evleri
Tarihi kaynaklara göre, Ninova melikesi Semiramis tarafından milattan önce 1600 yıllarında kurulduğu belirtilen Zile'de Roma, Hitit ve Osmanlılara kadar birçok dönemin izlerini görmek mümkün. Coğrafi konumu itibariyle doğal yapısını bugüne kadar korumayı başaran ilçede, iç içe geçen tarihi evlerden oluşan sokaklar ise ayrı bir önem taşıyor.
Mimarisiyle dikkati çeken, yerli ve yabancı turistlerin gözde mekanları arasında yer alan tarihi Zile evleri, yapısı ve dış görünüşüyle görenleri geçmişe götürüyor. Bozulmadan bugüne kadar ayakta durmayı başaran evlerden oluşan sokaklar, ilçeyi gezenlerin dikkatini çekiyor.
Bölgenin sosyal yapısını da etkileyen evler, günümüzde kopmak üzere olan komşuluk ilişkilerini de korumayı başaracak yapılar olarak görülüyor.

Manisa'nın Sokak Sağlıklaştırmaları Devam Ediyor

Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin Kurşunlu Han ve Cumhuriyet Hamamı civarında yürüttüğü sokak sağlıklaştırmaları aralıksız devam ediyor.

TURİSTİK DEĞERİN ARTMASI BEKLENİYOR
Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin dükkanlarında başlattığı çalışmalardan memnun olduğunu belirten esnaflar, yapılan restorasyon çalışmalarının Manisa’nın turistik değerini arttıracağını söylediler. Ayrıca bölgenin canlanacağını ve modern bir hale geleceğini ifade eden dükkân sahipleri çalışmaların yakın zamanda bitmesi noktasında görüş bildirdiler.

ANITLAR KURULU İLE ORTAK YÜRÜTÜLÜYOR
Bölgede devam eden sokak sağlıklaştırmalarının Anıtlar Kurulu ile ortak yürütüldüğüne dikkat çeken Açıkdil, “Anıtlar kurulu ile müşterek çalışıldığından inşaat esnasında çıkan değişiklikler kurula danışılıyor ve kurul onayı olmadan çalışmalar yeniden başlamıyor. Bu nedenle restorasyon çalışmalarında gecikmeler yaşadığımız doğru. Ama biz bunları dikkate alarak yüklenici firmaya belirli bir süre verdik. Yüklenici firmanın süresi dolmadı ve çalışmalarını sürdürüyor” şeklinde konuştu.

http://www.milliyet.com.tr/sokak-sagliklastirmalari-devam-ediyor-manisa-yerelhaber-1187382/

Fabrikadan Kültür Merkezine

Edirne'de uzun yıllar şehrin elektrik ihtiyacını karşılayan, Tunca Nehri yanında bulunan Eski Elektrik Fabrikası'nın restorasyon çalışmaları devam ediyor.

Tunca nehri kenarında ilk olarak 1930 yılında kurulan ve 1965 yılına kadar kentin elektrik ihtiyacını karşılayan fabrika, uzun yıllar harabe olarak kaldıktan sonra geçtiğimiz yıl Edirne Belediyesi tarafından restore edilmeye başlanmıştı.

Yaklaşık 7 aydır devam eden restorasyon çalışmaları sürecinde binada ciddi statik problemlerle karşılaştıklarını kaydeden ve restorasyonu yapan firmanın oldukça deneyimli olduğunu belirten Belediye Başkanı Gürkan; “Firma şuan da çok titiz bir çalışmayla hem binanın statik anlamda güçlendirilmesini yapıyor hem de binanın korunması ve konservasyonunu yapıyor. Önümüzdeki günlerde bu işlemler daha da hızlanacak. Şu anda enjeksiyon yöntemiyle betonlama yapılıyor duvarların içerisine. Yani duvarlar sıvandı ve biraz rengi değişti. O sıvanın altına özel bir yöntemle sıvı beton enjekte ediliyor. Duvarları tekrar sağlamlaştırılmış oluyor. Bir vücuttaki kılcal damarlar gibi o tuğlaların arasını dolduruyoruz. Daha sonra geri kalan işlemlerden sonra da açılışını yapacağız” dedi.  
Binanın açılışının ardından nikah salonu ve kültür merkezi olarak kullanmayı planladıklarını belirten Gürkan, “Bu yıl içerisinde restorasyon çalışmalarının tamamlanmasını hedefliyoruz. Orası da Edirne'nin kültür hayatına önemli bir katkı sağlayacak. Bir taraftan nikâh salonu olarak hizmet verecek bir taraftan da Edirne adına çok güzel kültür etkinlikleri yapacağız'' ifadelerini kullandı. 

BİNANIN TARİHİ
1930 yılında İtalyan Marelli Şirketi tarafından kurulmuş ve işletilmeye başlamış olan fabrika kentin gereksinimi olan elektrik enerjisini üretmek üzere inşa edilmiştir. Fabrikaya bağlantılı 6 adet trafo üzerinden kente elektrik dağıtımı başlatılmıştır. Bina ve bağlantılı elektrik şebekesi 1937'de Edirne Belediyesine devredilmiş, 1965'te kentin interkonnekte yurtiçi elektrik dağıtım şebekesine katılmasına kadar işlevini sürdürmüştür. 1982'de kentteki elektrik dağıtımı, tüm mülkiyet ve işletim bakımından Türkiye Elektrik Kurumu'na devredilmiştir. Günümüzde Trakya'da elektrik dağıtımı TREDAŞ (Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.) tarafından sürdürülmektedir

http://hudutgazetesi.com/haber/28530/fabrikadan-kultur-merkezine.html

Paha biçilmez Osman Hamdi Bey eserleri görücüye çıkıyor


Sakıp Sabancı Müzesi paha biçilmez Osman Hamdi Bey eserlerini yeniden keşfe davet ediyor




Tuvalin ardında gizli izleriyle Osman Hamdi Bey’in tekniklerine ışık tutacak bilimsel araştırma projesinin sonuçları ile restorasyon ve konservasyonu gerçekleştirilen eserler, bilimsel bir sergiyle sanatseverler ile buluşacak S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’ nin başlattığı yeni bir proje ile, Osmanlı İmparatorluğu’ ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan coğrafyanın resim ve kültür tarihine damgasını vuran Osman Hamdi Bey eserlerinin bilinmeyenleri, yepyeni bilimsel yöntemlerle ortaya çıkıyor. Bank of America Merrill Lynch Yatırım Bankası’nın desteğiyle hayata geçen araştırma projesinin sonuçları, Osman Hamdi Bey’in milli değer teşkil eden tanınmış eserlerinin arka planını ve sanatçının tuvalin arkasındaki sanat dilini görünür kılacak. İncelemeler sonucu belirlenen konservasyon sürecinden geçtikten sonra eserler, bilimsel bir sergi vasıtasıyla sanatseverlerle tekrar buluşacak. 
S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’ nin koleksiyonunda yer alan Osman Hamdi Bey resimlerinin konservasyon ve araştırma çalışmalarını yürüteceği projede Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan coğrafyanın kültür ve sanat tarihine yaptığı eşsiz katkılarıyla bilinen Osman Hamdi Bey’in ‘Naile Hanım Portresi’, ‘Arzuhalci’, ‘Cami’, ‘Kokona Despina’, ‘Beyaz Vazoda Çiçekler’ ve ‘Kuran Okuyan Adam’ adlı tabloları derinlemesine incelenecek. Sabancı Üniversitesi akademik kadrosunun işbirliğiyle yürütülecek çalışma sonucunda eserler teknoloji ve bilimin son teknikleriyle restore edilirken, eserlerin inceleme sırasında ortaya çıkan gizli katmanları, Osman Hamdi Bey’in çalışırken izlediği tekniklere ışık tutacak, bir sanatçının eserini tamamlamasına giden yolda uğradığı durakların heyecan verici bir yol haritasını teşkil ederek sanatseverleri sanat tarihinde bir yolculuğa çıkaracak.

Önemli eserleri en iyi koruma yöntemlerini tespit edebilmek için öncelikle tablolarda kullanılan teknik ve malzemelerinin titizlikle incelenceği projenin bilimsel danışmanlığını Sakıp Sabancı Müzesi Resim ve Çağdaş Sanat Konservasyon Uzmanı ve Danimarka Güzel Sanatlar Akademisi mensubu Filiz Kuvvetli üstleniyor. Projenin bilim komitesini Getty Konservasyon Enstitüsü asistan kimya uzmanı Lynn Lee, Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendislik Öğretim Görevlisi Mehmet Ali Gülgün, Sabancı Üniversitesi Mekanik Mühendisliği Öğretim Görevlisi Güllü Kızıltaş Şendur ve Filiz Kuvvetli birlikte yönetiyor olacaklar.

Bank of America Merrill Lynch Türkiye CEO’su Elif Bilgi konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Gelecek nesillerin öğrenmesi ve zevk alması için tarihin önemli bir parçası olan Osman Hamdi Bey Koleksiyonu’nun korunması adına Sakıp Sabancı Müzesi’ne destek olmak bizim için bir gurur. Bank of America Merrill Lynch ‘Sanatı Koruma Projesi’ sadece sanat eserlerinin korunması değil, aynı zamanda, dünya çapındaki birçok farklı kültür ve geleneğin anlaşılması ve saygı görmesinin sağlanması ve bu kapsamda toplumların eğitilmesi gibi misyonlara sahip.” dedi.

Araştırma kapsamında günümüze ulaşan hassas durumdaki eserler üzerinde zamanın iz ve etkileri tespit edilirken, tuvaller seneler içinde doğal olarak gerçekleşen boya kaybı, aşınma gibi etkilere karşı güçlendirilecek. Yürütülen bilimsel süreçte lacivert, kurşun beyazı ve krom sarısı gibi pigmentlerin element analizleri optik ve elektron mikroskopu ve enerji dağılımlı x-ışını (EDS, Energy Dispersive X-ray) ve raman spektroskopisi teknikleriye gerçekleştirilirken, sanatçının çalışırken tuval üzerinde gerçekleştirdiği motif ve desen değişiklikleri ortaya çıkarak bu önemli eserlerin evrimine ışık tutacak. Çok aşamalı araştırmalardan sonra ortaya çıkacak ilginç bulgu ve sonuçların sanatseverlerle paylaşılması ve daha geniş kitlelere yayılması için Sakıp Sabancı Müzesi’nde bir sergi gerçekleştirilecek. Bu anlamda Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşecek sergi, günün sanat üretimi koşullarına dair önemli bulgular ortaya çıkarırken, sanat eserlerinin kalıcılığında restorasyon ve konservasyon aşamalarının öneminin de altını çizecek.

Bir Dönemin Sessiz Tanığı: Dünden Bugüne Narmanlı Han

Son günlerde restorasyon çalışmalarıyla yeniden gündemde olan Narmanlı Han'ın tarihi ve kültürel geçmişine bir bakıyoruz.

Narmanlı Han, 1831 yılında inşa edildi.


185 yaşındaki bina Rusya Büyükelçiliği olarak inşa edilmiş.

Binanın mimarı Giuseppe Fossati, Ayasofya'nın son büyük restorasyonunu gerçekleştirdi.


İtalyan mimar Giuseppe (Gaspare) Fossati'nin İstanbul'daki diğer önemli eserleri arasında Rus ve Hollanda büyükelçilik binaları, Çemberlitaş'taki Türkiye Gazeteciler Birliği Binası, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Baltalimanı Kemik Hastanesi sayılabilir. Mimar, padişah Abdülmecid tarafından son kapsamlı Ayasofya restorasyonunu gerçekleştirmesi için görevlendirilmiştir. Bu restorasyonu hayatının en önemli işi olarak göstermiştir.

Bir dönem hapishane olarak da kullanıldı.

1917 Ekim Devrimi sırasında Rus mültecilerin akınına uğrayan Narmanlı Han, şu anki Rus büyükelçiliği binasının inşa edilmesiyle yavaş yavaş diğer binaya taşınmış. Bir dönem Rus hapishanesi olarak da kullanılan bina, 1933 yılında tamamen boşaltılmış.

Bina İstanbul'un en ünlü tüccarları Sıtkı ve Avni Narmanlı tarafından satın alındı.

1933 yılında boşaltılan bina, o dönem İstanbul'un en önemli tüccarları olan Sıtkı ve Avni Narmanlı tarafından alınmış. Aile öncelikle Eminönü'ndeki ofislerini buraya taşımış. Sanatsever aile, yüksek tekliflerine rağmen binayı taşralı tüccarlara kiraya vermemiş; oldukça düşük bedellerle sanatçılara ve yayınevlerine kiralamış.

Han, dönemin en önemli sanatçılarına ev sahipliği yaptı.

Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınarve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi sanatçıların yaşadığı bu han, Beyoğlu'nun sanat ve kültür merkezi konumuna gelmiş. İstanbul'un ilk konfeksiyoncularından Visconti, Ermeni gazetesi Jamanak, Andrea Kitabevi ve sahaf Hayim Bey de Han'ın zenginliğini artırmış.

Restorasyonu için yaklaşık 30 yıl beklendi.

Beyoğlu'nun değişen yapısıyla zamanla yine terk edilen Narmanlı Han için 1990 yılından beri restorasyon söylentileri dolaşıyor. Ancak 2001 yılına kadar bu konuda hiçbir atılım yapılmadı.

Bina geçtiğimiz yıllarda tam 57 milyon dolara satıldı.

Narmanlı ailesinin 11 varisi arasındaki anlaşmazlık sebebiyle restore edilemeyen Narmanlı Han'ı 2014 yılında Erkul Kozmetik’in sahibi Mehmet Erkul ve Eteksan Tekstil’in sahibi Tekin Esen 57 milyon dolara satın almıştı.

Narmanlı Han, otel ya da AVM olmayacak.

Satın alındığından beri otel ya da AVM'ye dönüştürüleceği konuşulan Han'ın bir önceki restorasyon planında bir kültür ve sanat merkezine dönüştürüleceği bilgisi yer alıyordu. Yakın zamanda ağaçların sökülmesi ve iş makinelerinin girmesiyle yeniden aynı sorular sorulmaya başlandı. Ancak projenin mimarı Narmanlı Han'ın küçüklüğünü vurgulayarak, bir otel ya da AVM olamayacağını özellikle belirtiyor. Narmanlı'nın yeni halinin 7 mağaza ve 2 restorandan oluşması öngörülüyor.

27 Ocak 2016 Çarşamba

Narmanlı Han'da İnşaat Tartışmalarla Başladı

Tarihi Narmanlı Han’ın restorasyonu iş makinelerinin hana girmesiyle başladı. Beyoğlu Kent Savunması ve Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Koruma Bölge Müdürlüğü’ne şikayet dilekçesi yolladı.


Tarihi Narmanlı Han’ın restorasyonu iş makinelerinin Han'a girmesiyle başladı. Çalışmalar sırasında Han'daki ağaçlar kesildi. Konuyla ilgili Beyoğlu Kent Savunması ve Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, İstanbul 2 Nolu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’ne şikayet dilekçesi yolladı.

İstiklal Caddesi'nde 1831 yılında inşa edilen bina Beyoğlu'nun en güzel mekanlarından biri. Ahmet Hamdi Tanpınar gibi sanatçıların da yaşadığı bina Narmanlı ailesi tarafından 57 milyon dolara Mehmet Erkul ve Tekin Esen’e satıldı.
Restorasyon projesinin mimarı Sinan Genim, proje kapsamında handa yedi dükkan, iki lokanta olacağını, otel ya da AVM yapılmasının mekanın küçüklüğü nedeniyle mümkün olmadığını belirtmiş, "Tehlike arz ettikleri için ağaçlar sökülür herhalde. Mor salkımlar korunur” demişti.
"Faaliyet durmalı"
Bianet'ten Nilay Vardar'ın haberine göre, Beyoğlu Kent Savunması, verdiği dilekçede tarihi hana devasa iş makinesi sokulup, han duvarlarının tahrip edilerek avluda bulunan ağaçların kesildiği hatırlatıldı.
Dilekçede, Narmanlı Han gibi bir kültür varlığına zarar verenler ile ilgili gerekli denetimlerin yapılması ve yasal yollar kullanılarak inşai faaliyetin acilen durdurulması talep edildi.
"Kazıda müze denetimi şart"
Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi de Narmanlı Han’da iş makineleri ile yapılan denetimsiz kazıların ivedilikle durdurulması ve kazı çalışmalarında müze denetiminin sağlanması ve Narmanlı Han hakkındaki kararları ve kararlara teşkil eden bilimsel raporların dernekle paylaşılmasını talep etti.
Dernek, dilekçesinde şu bilgilere yer verdi:
“Bilindiği üzere bu bölge Galata Surlarının biraz dışında Bizans ve Ceneviz mezarlarının bulunduğu bir nekropol alanıdır. Nitekim, Narmanlı Han’ın yakınındaki Garibaldi Binası’nda İstanbul Arkeoloji Müzeleri denetiminde yapılan kazı çalışmalarında bölgenin farklı dönemlerine dair önemli arkeolojik bulgular belgelenmiş ve Bizans nekropolünden geriye kalan mezarlar açığa çıkarılmıştır.
"İstanbul Arkeoloji Müzeleri yıllıkları ve Müller Wiener’in İstanbul’un Tarihsel Topografyası incelendiğinde Şişhane sırtlarında, Rus Konsolosluğu’nun çevresinde ve Asmalımescit’te de önceki yıllarda arkeolojik bulgulara rastlanıldığı görülmektedir. Ayrıca, Beyoğlu’nun en eski yapılarından biri olan Narmanlı Han’da yapılacak kazılarda yapının zaman içerisinde kaybolmuş mimari detaylarına ve geçirdiği dönüşümlere dair kalıntılar bulunması da muhtemeldir.
"Sonuç olarak Narmanlı Han ve bölgedeki diğer yapıların içinde yapılacak her türlü kazının İstanbul Arkeoloji Müzeleri denetimine girmesi gerekmektedir. Müze denetimi dışında yapılacak kazılar içeriği bilinmeyen arkeolojik katmanların belgelenemeden yitirilmesine neden olabilir.”
Narmanlı Han
Tünel'de yer alan Narmanlı Han 1831 Rusya Büyükelçiliği olarak İtalyan mimar Giuseppe Fossati tarafından inşa edilmiş. 1880 yılına kadar elçilik binası ardından 1914'e dek Rus hapishanesi olarak kullanılmış. Daha sonra Narmanlı ailesinin mülkü olmuş.
Sonraki yıllarda Narmanlı Yurdu olarak anılan binada Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere birçok yazar, sanatçı yaşamış ve çalışmış.
Ermeni gazete Jamanak da bu binadaydı. 80, 90’lı yıllarda avludaki çay bahçesi birçok kişinin meskeni olmuştu.
2001 yılında Yapı Kredi Koray İnşaat, restore etmek amacıyla hanın yüzde 15 hissesini satın aldı. Binaya üç kat eklenmesini öngören mimar Halil Onur’un hazırladığı restorasyon projesi Anıtlar Kurulu tarafından kabul edildi. Ancak sivil toplum kuruluşlarının itirazı üzerine açılan davada mahkeme yürütmeyi durdurma verdi.
10 yıl restorasyon yapılamayınca Narmanlı ailesi hisselerini geri aldı. Erkul Kozmetik’in sahibi Mehmet Erkul ve Tekin Esen’e sattı.

BURSA’YA KUR’AN-I KERİM VE HAT MÜZESİ KURULUYOR




Bursa’da başta Ulucami olmak üzere birçok tarihi camiye vakfedilen ve şu anda devletin değişik birimlerinde bakıma alınan el yazması Kur’an-ı Kerim ve hat levhaları Muradiye Medresesi’ nde açılacak müzede sergilenecek.


Bursa Valiliği tarafından 3 milyon liraya restorasyonu yapılan Muradiye Medresesi, Kur’an-ı Kerim ve hat müzesi olacak. Emirsultan Camii’ nde 2 yıl önce depolarda saklanan kıymetli hatlar ile çeşitli camilerden Vakıflar Bursa Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilen tarihi hatlar Muradiye’de açılacak müzede teşhir edilecek.

Bursa Valisi Münir Karaloğlu, Ulucami’de 20 yıl öncesine kadar muhafaza edilen ve Vakıflar tarafından İstanbul’ daki Vakıf Hat Sanatları Müzesi’ne yollanan 170 el yazma mushafın da Bursa’ya geri getirileceğini belirterek, "Bursa kültür ve sanat bakımından zengin bir şehir. Gelen misafirlerimizin sayısı her geçen yıl artıyor. Son yıllarda Orta Doğu ülkelerinden ve Uzak Doğu’dan gelen Müslüman turistler daha fazla kültür turizmi ile alakadar oluyor. Şehrimizde bulunan el yazma hat ve Kur’an-ı kerimleri bir müzede toplamayı planladık. Evvela Yeşil Türkİslam Eserleri Müzesi’nde bulunan yazma Kur’an ı kerimler bakımları yapılması için El Yazma Eserler Kütüphanesine gönderildi. Bu mushafların yanı sıra Ulucami’ye vakfedilmiş el yazma çok güzel tezhipli Kur’an-ı kerimler de İstanbul’da yine El Yazma Eserler Genel Müdürlüğü bünyesinde bakıma alındılar. Bu eserler göz nuru dökülerek aylarca emek verilmiş hazinelerimizdir. Bunların teşhisi hususunda azami titizlik göstererek özel bir iklimlendirme mekanizması ile eserleri sergileyeceğiz. Muradiye Külliyesi turistik bir mekan olması ve etrafında müzeler bulunması sebebiyle Kur’an-ı kerim ve hat müzesi için en uygun mevkide yer almaktadır. Türkiye’den de büyük ziyaretçi toplayacak olan müzemizi Kültür Bakanlığı ile görüşerek en kısa sürede faaliyete alacağız" dedi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanı Aziz Elbas da, Muradiye Külliyesi’nin en önemli yapılarından olan medresenin restorasyonunun 3 aya kadar biteceğine işaret ederek, "Kültür Varlıkları Kurulu’na iç avlunun üstünün örtülmesine dair bir teklifimiz oldu. Bu iç açık mekanı daha etkili kullanabilmek için kibar bir profil yapının üzerine oturtulacak cam ile kapatmak istiyoruz. Bu teklif kurulda kabul görürse, iç avluyu daha verimli kullanabileceğiz. Kuruldan çıkacak karara göre iç mekanda ısı ve ışık izolasyonları ile alakalı projelendirmeleri sürdüreceğiz. Şu anda ana dershane olarak bilinen en büyük kapalı mekanda çini restorasyonları devam ediyor. Odaların ve binanın drenajları yeniden açılarak raspaları yapıldı. Duvarlar derzleri elden geçirildi. Yaklaşık 3 milyon liralık bir restorasyon ile medrese ilk günkü ihtişamına kavuştu. Şimdi kullanım fonksiyonuna göre iç mekanda elektrik ve iklimlendirme tesisatlarının inşası yapılıyor. Yakında zemin tuğlalarının döşenmesine başlanacak" diye konuştu.
Bursa’da 10’a yakın müze olduğunu belirten Elbas, "Bu sayıyı 20’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Bunlardan bir tanesi de Kur’an-ı kerim ve hat levhaları müzesidir. Böyle müzelerin birçok örneklerini görüyoruz. Ulucami’de 20 yıl öncesine kadar muhafaza edilen ve Vakıflar tarafından İstanbul’daki Vakıf Hat Sanatları Müzesi’ne yollanan 170 el yazma Kur’an-ı kerimin de Bursa’ya geri getirilecek olması çok önemli. Bunlar çok değerli oldukları için bulundukları yerde teşhir edilmeleri çok önem arz ediyor. Yıldırım Beyazıt Han’a gönderilen 700 yıllık Kur’an-ı kerim Yeşil’de sergilenmekte. Bulunduğu şartlar iş açıcı değil, bunun da burada sergilenmesi bizim en önemli hedeflerimizden bir tanesidir" diye konuştu.

http://www.milliyet.com.tr/bursa-ya-kur-an-i-kerim-ve-hat-muzesi-bursa-yerelhaber-1182409/

26 Ocak 2016 Salı

Kahire Müzesi'ndeki Restorasyon Krizi Sürüyor

Mısır firavunu Tutankamun’un altın maskesinin yanlış şekilde restore edilmesinden sorumlu sekiz Mısırlı aleyhine dava açılması bekleniyor. Mısırlı savcılar Kahire’deki Mısır Müzesi çalışanlarını 3 bin 300 yıllık paha biçilmez altın maskeye zarar vermekle suçluyor




Firavun Tutankamun’un altın maskesi üzerindeki sakalın maskeden nasıl koparıldığı, restorasyon ekibinin 2014‘teki çalışmaları sırasında kopan parçayı yerine yapıştırmak için neden aşırı miktarda yapışkan madde kullandığı, soruşturmacıların yanıt aradığı sorulardan bazıları. Savcılık makamı ayrıca müze çalışanlarının fazla yapışkanı temizlemek isterken maskenin üzerinde çiziklere neden olduklarını da iddia ediyor.

Aralarında müzenin eski müdürünün de bulunduğu sekiz çalışan, ihmal ve profesyonel standartları ihlal etme suçlamalarıyla karşı karşıya.

Tutankamun’un altın maskesi, İngiliz arkeologlar tarafından 1922 yılında Tutankamun’un mezarında bulunmuştu. Maske, Kahire Müzesi’nin en değerli ve en çok turist çeken parçalarından biri.

Maske, 2014‘te yaşanan restorasyon krizinden sonra Almanya’da tarihi eser restorasyonu uzmanları tarafından tamir edilmişti.

http://www.amerikaninsesi.com/content/kahire-muzesindeki-restorasyon-krizi-suruyor/3161218.html

25 Ocak 2016 Pazartesi

‘Her isteyen Kapalıçarşı’nın çatısında film çekemeyecek’

Kentin en gözde turistik merkezlerinden 554 yıllık tarihi Kapalıçarşı’nın yönetimine 928 oy alarak Ahmet Kökler geldi. “Her isteyen çarşının çatısında film çekemeyecek” diyen Kökler, çarşının restorasyon süreci hakkında bilgi verdi

Önceki pazar yapılan seçimle Kapalıçarşı, tarihinde ilk kez bir yönetime kavuştu.Yönetimine ise 928 oy alan Ahmet Kökler geldi. Restorasyon çalışmalarının başlaması için her şeyin hazır olduğunu belirten Ahmet Kökler, “Restorasyon büyük ihtimalle mart ayının sonunda başlayacak ve yaklaşık 5-6 yılda bitirilecek. Proje 5 etaptan oluşacak ve ilk olarak altyapı ele alınacak. Ikinci etap üst yapı ve çatı, üçüncü etap hanlar, dördüncü etap konaklama tesisleri, beşinci etap çarşıya bağlı diğer unsurların rehabilite edilmesi şeklinde gerçekleştirilecek” dedi.‘Her isteyen Kapalıçarşı’nın çatısında film çekemeyecek’
ÇARŞI KAPATILMAYACAK
Restorasyon sırasında Kapalıçarşı’nın kapatılmayacağını ve alt yapı çalışmalarının bitmesi ile çalışmaların cadde ve sokaklara bölünerek ilerleyeceğini söyleyen Kökler, “Kapalıçarşı restorasyon planı Fatih Belediyesi tarafından daha önce hazırlandı. Orada yapılacaklar belli, çalışmalar adım adım devam edecek. Önümüzde hazır bir yol haritası var. Seçilen yeni Kapalıçarşı yönetimi de bu işin icrasını sağlayacak olan yönetim’’ diye konuştu. “Kapalıçarşı’nın içeride yaşayanlar tarafından hor kullanılıyor olması bir tamiratı gerektiriyor’’ diyen Kökler, şöyle devam etti: “Burada en son restorasyon çalışması 12 Eylül’ün ardından yapılmıştı. O da sadece çatı ve içeride yapılan badana boyayı kapsıyordu ama burada çok ciddi bir altyapı sorunu var. Çatının durumu çok kötü. Dolayısıyla o dönemde bir restorasyon yapılmış ama eksik yapılmış, altyapıya hiç dokunulmamış. Ama şimdi hepsini tamamlayacağız.’’ Sürekli gündeme gelen çatı meselesi hakkında da Kökler şunları söyledi, “Bir yerde irade yoksa orada boşluk vardır. Siz buraya sahip çıkamazsanız gelir başkaları kendi mallarıymış gibi kullanır. Artık yapılan onarımlar tahrip edilemeyecek. Her aklına esen çatıya çıkıp klima koyamayacak. Isıtma ve soğutma sistemleri merkezileştirilecek farklı bir noktada toplanacak. Çarşının çatısı sadece kiremitten oluşan tertipli düzenli bir yapı şekline dönüştürülecek. Her film çekmek isteyen çıkıp kiremitlere zarar veremeyecek.’’
‘KRITERLER GETIRECEĞIZ’
Ahmet Kökler, Kapalıçarşı esnafına bir takım kriterler getireceklerini belirterek, “Erozyona uğramış olan sadece yapı değil. Çarşının içerisinde çalışan insanların, son dönemde modernitenin getirdiği pek çok yozlaşmanın, bir medeniyet terakkisi yaratamamanın getirdiği sıkıntılar değerlerin de erozyona uğramasına sebep olmuş. Bundan sonra dükkânlar el değiştirirken yönetim müsaade etmeden el değiştirilmemeli. Kiraya verirken ahlaklı bir insana kiraya verilmeli. Sabıka kaydına bakılmalı. Mülk sahibi parasını alacak diye Kapalıçarşı esnafı sıkıntı yaşamamalı. Buna yönelik kriterler getirilip kaliteyi yükselteceğiz’ dedi.
OTELLER ÇARŞI DIŞINA YAPILACAK
Kapalıçarşı içerisinde bazı bölümlerin otele dönüştürüleceği iddialarını cevaplayan Kökler, “Kapalıçarşı’da otel yapılacak iddiaları mantıklı değil. Burası akşamları, pazar günleri, dini bayramlar ve Cumhuriyet Bayramı’nda kapatılıyor. Esnaf da bu geleneği biliyor ve devam ettiriyor. Içeride konaklama tesisi yapılırsa bu turist nasıl içeri girip çıkacak. Ama çarşıya bitişik hanlarda konaklama tesisleri olabilir. Restorasyon çalışmaları kapsamında Beyazıt Çadırcılar Caddesi dediğimiz Sahaflar Çarşısı’nın önünden Süleymaniye tarafına doğru giden o yolun üzerindeki 4-5 tane hanın da otelleştirilmesi ve konaklama tesisi haline getirilmesi ile ilgili proje var. Ama bunlar daha sonraki adımlarda düşünülüyor. Şu anda değil” diye konuştu.
‘SANDAL BEDESTENİ İHALEYİ ALANDA’
Ahmet Kökler boşaltılan Sandal Bedesteni için de şunları söyledi: “Sandal Bedesteni’ne gelince oranın mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait. Vakıflar Genel müdürlüğü yetkilileri istedikleri kirayı toplayamadıklarını ifade etti ve kendi mülkünü açık ihale yaparak kiraladı. Bir grup bedesten ihalesini aldı ve artık orası tamamen onların tasarrufunda.’’
http://www.haberturk.com/yasam/haber/1185717-her-isteyen-kapalicarsinin-catisinda-film-cekemeyecek

İstiklal Caddesi’nde Restorasyon Sırasında Bulunan İskeletler Bin 800 Yıllık


Geçtiğimiz yıl İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde İtalya’nın ünlü ulusal kahramanı Giuseppe Garibaldi adı ile bilinen binanın restorasyonunda Bizans Dönemi’ne ait üzeri kiremitlerle örtülmüş 8 mezar bulundu. Yapılan incelemeler iskeletlerinde bin 800 yaşında olduğunu söylüyor.
Restorasyon sırasında binanın statik yapısını sağlamlaştırmak için temelleri açılınca büyük bir sürprizle karşılaşıldı. Kiremitlerin arasında bir kafatası görülünce İstanbul Arkeoloji Müzelerine haber verildi. Arkeolog gözetiminde yapılan kazı çalışmasında ilk değerlendirmeler sonucu mezarların Geç Roma – Erken Bizans dönemine ait oldukları tespit edildi. Sonrasında üç iskelet üzerinde yapılan Karbon 14 analizine göre (yaş belirleme testi) bunlardan en erkeni M.S. 4. yüzyıl, en geçinin ise M.S. 6. yüzyıla ait olduğu anlaşıldı. Yani mezarlığa en az 200 sene boyunca definler yapılmış. Ayrıca temel kazıları sırasında Osmanlı ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda tabak, çanak, şamdan gibi pişmiş toprak kaplar da bulundu.
istiklal-caddesinde-restorasyon-sirasinda-bulunan-iskeletler-bin-800-yillik-1
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan, “İstiklal Caddesi, Deva-Perukar Çıkmazı’ndaki binada yaptığımız kazıda tuğla mezarlar açığa çıkardık. Bulunan mezarların tamamında iskeletlerin üzerleri pişmiş toprak mezar kiremitleriyle örtülüydü. Burası daha önce nekropol (mezarlık) olarak kullanılmış. Bu alan üzerine yapılan bina nedeniyle bazı iskeletler tahrip olmuş. Bina duvarları bazı mezarların üzerine oturmuş. Yapılan incelemeler ve bulgular mezarlık alanının yan parsellerde de devam ettiğini işaret ediyor. Biz Beyoğlu’nun 19. yüzyılda konsolosluk binalarının inşa edilmesiyle meskûn olmuş bir bölge olduğunu sanıyorduk. Ortaya çıkan mezarlar Beyoğlu’nun bilinen tarihinin çok daha eskiye uzandığını gösteriyor. En azından M.S. 4–6. yüzyılda bu bölgede bir yerleşmenin ve bu yerleşmeye ait bir mezarlığın varlığı anlaşıldı” dedi.
istiklal-caddesinde-restorasyon-sirasinda-bulunan-iskeletler-bin-800-yillik-2
Asırlar öncesinden günümüze ulaşan eserlerle birlikte, bu eserleri kullanan insanların naaşına saygı da ihmal edilmedi. Nekropol ortaya çıkarıldığında Aynoroz’dan gelen Peder Nikolaos ölülerin ruhları için dualar okudu.
http://arkeolojihaber.net/2016/01/24/istiklal-caddesinde-restorasyon-sirasinda-bulunan-iskeletler-bin-800-yillik/